Çocukların en temel ihtiyaçlarından biri olan uyku, beyindeki dikkat ve öğrenme süreçlerinin gelişiminde çok önemlidir. Beyinde uykunun başlatılması ve sürdürülmesi ile ilgili özel alanlar vardır. Hayatın her döneminde önemli olsa da özellikle beyin gelişimi ve büyümenin en hızlı olduğu dönem olan bebeklik ve çocukluk dönemlerinde daha da ciddi önem kazanmaktadır.
Uyku, karmaşık, yüksek derecede organizasyon gösteren, birçok iç ve dış faktörden etkilenen, belli dönemlerinde beyinin uyanıklık kadar aktif olduğu, geri dönüşümlü bir bilinçsizlik ve seçici yanıtsızlık özellikleri gösteren bir süreçtir.
Beyin sapı, hipotalamus, talamus ve bazal ön beyin bölgelerinde yerleşmiş merkezlerden kaynaklanır. Uzun süreli uykusuzluğun vücudun ısı kontrolünde, beslenme metabolizmasında, bağışıklık sisteminde ve diğer düzenleyici sistemlerde bozulmaya yol açtığı bilinmektedir.
UYKU-UYANIKLIK DÖNGÜSÜ
İnsan vücudu Uyanıklık, Non REM uyku ve REM uyku olmak üzere gün içerisinde üç fizyolojik dönem geçirir. Bu üç dönemin her biri farklı fizyolojik özellikler içermektedir. İnsanlarda uyku-uyanıklık döngüsü, döngüsel etkenler ve homeostatik etkenlerin etkisiyle ortaya çıkmaktadır.
Uyku uyanıklık ritmi hipotalamusun suprakiasmatik hücresindeki “biyolojik saat” (circadian clock) tarafından düzenlenmektedir. Biyolojik saat vücut sıcaklığı, kortizol salınımı gibi diğer biyolojik ritimleri de kontrol eder. Uyku-uyanıklık ritmi normal olarak senkronizedir. Döngüsel etkenler günün belli dönemlerinde uykuya eğilimin daha fazla ya da daha az olmasını sağlar.
Yaşamın başlangıç dönemlerindeki uyku-uyanma döngüsü zamanla 24 saatlik zaman diliminde gündüzgece siklusuna dönüşür. Sağlıklı bir çocuk büyük ölçüde gece uyur, gündüz uyanık kalır, ilk yıllarda gündüz uyuklama görülmektedir. Başta ışığın algılanması olmak üzere yemek zamanı, sosyal aktiviteler, gürültü düzeyi gibi sosyal nedenler, acıkma, sıcaklık gibi vücudun iç sinyalleri bu ritmin oluşmasında önemli etkenlerdir.
Uykunun Fonksiyonları
Yetişkinler yaşamının üçte birini, özellikle ilk beş aylık olmak üzere çocuklar ise daha fazla süreyi uyuyarak geçirirler. Niçin uyuduğumuzla ilgili olarak öne sürülen çeşitli teoriler vardır. Öztürk “Niçin Uyuruz?” isimli makalesinde 1953 yılından günümüze dek uyku ile ilgili öne sürülen teorileri; Doku yenilenmesi, Enerji korunumu, Beyin termoregülasyonu, Ontogenetik hipotez, Homeostatik hipotez, Filogenetik hipotez, Genetik programlama, Negatif bellek pekiştirme, İmmün savunma, Beyin detoksifikasyonu, Nöronal grup teorisi, Sinaptik homestasis, ve Neural reapportionment olarak sıralamıştır.
Birçok amaca hizmet eden uykunun fonksiyonunu açıklamak için sadece bir teorinin yeterli olmadığı belirtilmektedir. Uyku, uyanıklığın organizma üzerindeki bozucu etkisini giderir, endotermininyüksek enerji maliyetini dengelemek için organizmanın termostatını kapatır, uyanıklık süresince yüksek metabolik aktivite nedeniyle ısınan beyini soğutarak zarar görmesini engeller, serebral metabolik hızı düşürerek beyin yorgunluğunu düzeltir, MSS’deki genetik programlamanın korunmasını sağlar, uyanıklık süresince meydana gelen parazitik bağlantıları temizler, immün sistemin sorunsuz çalışmasını sağlar ve hücresel düzeyde bir nöronal onarım ve detoksifikasyon sürecini sağlar.
Tüm bu teorilere göre uyku çocukluk döneminde büyümegelişme, doku yenilenmesi, enerjinin korunması, immün sistemin güçlenmesi gibi birçok önemli işlevi yerine getirmektedir.
Çocuk ve Ergenlerde Uykunun Özellikleri
Erken çocukluk döneminde beynin primer aktivitesi uykudur. Uyku çocuk gelişiminin temel unsurudur (Ward ve ark. 2007). Çocukların uykusunun büyük bölümü REM uykusundan oluşmaktadır.
Yenidoğanın uykusunun yarısı REM döneminden oluşurken okul çağına doğru bu oran gittikçe düşer. Özellikle doğumda %50 oranında olan REM uykusu çocuk büyüdükçe azalır, %25-30 oranlarına geriler. REM ve Non REM uykuları gece boyunca döngüsel olarak yer alırlar, döngü zamanı bebeklikte 50-60 dakika iken, çocukluk ve erişkinlikte 90 dakikaya uzar. Çocuklarda uyku-uyanıklık örüntüsünü oluşturan kompleks biyolojik ve psikososyal mekanizmalar duygusal, davranışsal ve çevresel etmenlerden etkilenir.
Uyku Sorunlarının Sık Görüldüğü Çocuklar
Çalışmalar uyku bozuklukları görülen bebeklerde daha sonra çocukluk döneminde kronik uyku sorunları gelişebildiğini göstermiştir. Zuckermanve ark. (1987) longitudinal izlemle yaptığı çalışmasında sekiz aylıkken uyku sorunları yaşayan çocukların üç yaşına geldiklerinde uyku sorunlarının devam ettiğini, başlangıçta uyku sorunu olmayan çocukların ise %26’sının üç yaşına geldiğinde uyku sorunları ortaya çıktığını saptamıştır.
Gelişimsel yetersizliği olan çocuklarda uyku sorunlarının sık yaşandığı bildirilmektedir. Zihinsel yetersizliği olan çocuklarda karanlıkta uyuyamama, uykuda huzursuzluk, gece uykudan uyanma, uykuda kabus görme, uykuda konuşma, uykuda diş gıcırdatma sorunları görülmektedir.
Ertan ve ark. ise (2008) enürezisi olan çocuklarda uyku kalitesinin olumsuz etkilendiğini saptamışlardır. Fiziksel, cinsel istismara uğrayan ve travma geçiren depresyon, anksiyete bozukluğu gibi psikolojik sorunları olan çocuklarda uyku bozuklukları sık görülmektedir. Eşler arasındaki sorunların, stres, anksiyete ve depresyonun çocuğun gece sık uyanmasına yol açtığı açıklanmıştır.
Bunun yanında çocukların kalıcı uyku sorunlarının olması annelerin de duygu durumunu etkilemektedir.
Astım, juvenil romatoid artrit, orak hücre anemisi, kanser, kistik fibrozis gibi hastalıklarda çocukların uyku ve uyanma örüntüleri bozulmaktadır. Juvenil romatoid artriti olan çocuklar akut ve kronik ağrı nedeniyle geceleri uykudan sık sık uyanmakta, uyku süreleri azalmakta ve gündüz uykusuzluk yaşamaktadırlar. Özellikle astım ve kistik fibrozis gibi solunum yolu hastalıkları çocuklarda uyku bozukluklarına yol açmaktadır.
Kronik böbrek yetmezliği olan çocukların %58.5’inde uyku bozukluğu belirtileri gözlenmiştir. Çocuklarda hastalığa bağlı yaşam kalitesi bozuldukça uyku sorunları da artış göstermektedir.
Analjezik, kortikosteroid, antihistaminik ve antikonvülzan ilaçlar gündüz şekerlemeye (uyuklamaya) neden olmakta ve çocuğun uyku düzenini bozmaktadır. Bu nedenle ilaç tedavisi alan çocukların uyku düzenleri dikkatle izlenmelidir.
Çocukların Uyku Hijyeni İçin Temel İlkeler
Anne-babalar bebeğin uyku düzenine saygı duymalı ve aile yaşantısında gerekli düzenlemeler yapmalıdır. Bebek ve çocuklar için uyku saati ile ilgili rutinler oluşturmalı, bu rutinler sevecenlikle uygulanmalıdır. Yatağa gitme zamanları anne-baba ile çocuk arasında çatışma ortamının yaratıldığı zamanlar olmamalıdır.
Bir çocuk yatmak ve uyumak istemediği zaman bunun çeşitli nedenleri olabilir. Çocuğun uyku saatlerindeki değişiklikler, anne-babanın çocuğun uyku gereksinimini yanlış yorumlaması, çocuğun gereksiniminden fazla uyumasının istenmesi, aile içindeki sorunlar ya da çocuğun korkuları ve anksiyetesi nedenlerden bazıları olabilir.
Bütün bu durumlar gözden geçirilmeli ve önlemler alınmalıdır. Çocukların yatağa gitme ve yatma zamanları düzenlenmeli, okul günlerinde ve tatil günlerinde yatma ve kalkma saatleri aynı olmalıdır. Küçük çocukları yatırdıktan sonra çocukla bir süre beraber olup onu sakinleştirmek (okşamak, kitap okumak, masal anlatmak gibi) ya da sevdiği bir oyuncakla uyumasına izin vermek yararlı olabilir.
Yatağa gitme zamanı yaklaştığında sessiz bir ortam yaratılmalı, yatmadan önce yüksek enerji gerektiren oyunlar, aktivitelerden kaçınılmalıdır. Yatmadan önce heyecanlı filmler izlemek, egzersiz yapmak, uykuya dalma süresinin uzamasına, uyku süresinin azalmasına yol açmaktadır.
Çocuk açken yatırılmamalı ayrıca yatmadan önceki iki-üç saat içerisinde ağır yemekler, büyük porsiyonlardan kaçınılmalıdır. Çocuk gün içersinde ve özellikle uykudan önce kafein içeren çay, kahve, çikolata gibi içeceklerden uzak durmalıdır.
Çocuğun her gün ev dışında düzenli sportif faaliyetler yapması uyku düzeni açısından yararlıdır ancak yatmadan önceki iki-üç saat içinde ağır egzersizlerden kaçınmalıdır.
Sağlıklı bir uyku için çevre de önemli bir etmendir. Bu nedenle çocuğun yatak odasının uygun ısıda, rahat, sessiz, karanlık olması gereklidir.
Yatak odalarında hafif ışığı olan gece lambaları tercih edilebilir. Yatak odalarında televizyon bulundurulmamalıdır. Çocuklar televizyon karşısında uyumaya kolaylıkla alışabilirler. Çocuğun yatak odasında televizyon ya da bilgisayar bulunması durumunda çocuğun uyku zamanını kontrol etmek güçleşir. Bunun yanında çocuğun yatak odası boş zaman geçirmek ya da ceza vermek gibi farklı amaçlarla kullanılmamalıdır.
Ergenler ise her gece gereksinimi olan uykuyu mutlaka almalı, bir gece az uyuyup sonraki günlerde uyku açığını kapatmayı tercih etmemelidirler. Gündüz şekerleme yapma gereksinimi olursa bunun süresinin kısa olmasına özen göstermeli ve şekerlemelerin akşam saatlerinde olmaması, öğle veya öğleden sonra olmasına dikkat edilmelidir.
Eğer şekerleme yapıldığında gece uykuya dalma güçlüğü yaşanıyorsa şekerlemelerden kaçınılmalıdır. Yapılan araştırmalara göre anne-babaların sağlıklı uyku alışkanlıkları ve nasıl geliştirilmesine ilişkin bilgi gereksinimleri bulunmaktadır, bu nedenle ailelerin uyku konusunda kapsamlı olarak eğitilmeleri gerekmektedir.
Referans
SARI, Hatice Yildirim. "ÇOCUKLARDA UYKU." Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dergisi 28.1: 81-90.