3,4 yaş dönemini oldukça çalkantılı geçiren çocuklar 5 yaşla birlikte durulmaya başlar. İletişim becerilerinin artması sebebiyle topluma, aileye, yaşıtlarına uyum oranı artar.
3,4 yaş dönemini oldukça çalkantılı geçiren çocuklar 5 yaşla birlikte durulmaya başlar. İletişim becerilerinin artması sebebiyle topluma, aileye, yaşıtlarına uyum oranı artar. Sakinleşmeye, kendini daha dingin bir şekilde ifade eder. Ne istediğini, ona neyin iyi geldiğini bilir. Bunu elde etmek için de elinden geleni yapar.
Karşısındaki kişiyi ikna kabiliyeti yüksektir. Eskisi gibi ağlama krizlerine girmez. Üzüldüğünde, incindiğinde, anlaşılmadığını hissettiğinde kabuğuna çekilir. Evde ona küsen birileri varsa, o da kızdığında ya da üzüldüğünde küsme yolunu tercih eder. Sevgisini de kızgınlığını da çok güzel kelimelere, resimlere, diyaloglarına döker.
Gözlem yeteneklerinin zirvede olduğu bir dönemdir. Anne-babasını eleştiriyorsa, haklılık payı genelde vardır. İletişim becerileri ve olaylara verdiği tepkiler de yine gözlemlerinin bir sonucudur. Tıpkı anne-babasına benzer çocuk. Ebeveynler bu konuda kendilerini görmek istiyorsa 5-6 yaş çocuğunu gözlemlemeleri yeterlidir.
Artık bir birey olarak var olan çocuk tıpkı yetişkinler gibi hareket etmeye başlar. Yeni bilgilere, dönüşüme oldukça açıktır. Bu yüzden de yetişkinlerle sohbet etmekten çok keyif alır. Heyecanla sorular sorup aldıkları cevaplarla yeniye yeniden bakmaya çalışır.
Büyükler konuşurken içindeki heyecan sebebiyle sohbetlere üçüncü şahıs olarak izinsiz katılabilir. Kötü bir niyeti yoktur aslında. Sadece duydukları bilgeler karşısında çok heyecanlanıp bu duyguya yenik düşer. Zamanla iki kişi konuşurken araya girmemesi gerektiğini de öğrenir şüphesiz. Yeter ki, güzel bir şekilde anlatılsın, sebepleri mantıklı bir çerçevede açıklansın…
Bu yaş grubundaki bir çocuk, soru sorduğunda geçiştirilmek istemez. Önemsenmediğini hissettiğinde sohbeti yarıda bırakıp başka bir şeyle ilgilenmeye başlar. Sorduğu sorulara anlamlı ve ayrıntılı cevap ister. Aksi halde önemsenmediği hissine zaman zaman kapılabilir.
Sevgisinden ve sevildiğinden emin olmak ister. Bu sebeple de ‘Beni seviyor musunuz?’ tarzında sorular sorar. Aldığı cevaplar doğrultusunda da kendi hakkında fikirler yürütür. Kalbi kırıldığında ya da yeterince değer görmediğini hissettiği anda içine kapanır. Ama ‘Aramızda ne olursa olsun ben seni çok seviyorum, seni olduğun halinle kabul ediyorum’ gibi bir cümle ise onu kendine getirmek için yeterlidir.
Genellikle bu yaşlarda çocuklar okula başlar. Okulda, sosyal çevrede ebeveynler istemeden de olsa kıyaslama-karşılaştırma yapabilir. 5-6 yaşındaki çocuklar kıyaslamadan hiç hoşlanmaz. Aynı zamanda kıyaslanmak onların kendini değersiz, suçlu ve yetersiz hissetmesine sebep olur.
Çocukluğunda yetersizlik, değersizlik ve suçlulukla tanışan çocuklar; bu duyguları hayatları boyunca omuzlarında taşımak durumunda kalır. (Eğer bir farkındalık, dönüşüm süreci yaşamazlarsa).
5-6 yaş dönemi çocuğun yüzünü tamamen dışarı döndüğü bir süreçtir. Yani hemcinsleriyle oynamaktan, vakit geçirmek çok keyif alır. Hatta geçmişte annesinin yanından ayrılmayan çocuk; keyif aldığı bir ortamı bulursa neredeyse annesinin yanına hiç uğramaz. Arkadaşlarını çok sever.
Onlarla hayatı, yiyeceğini, oyununu, eşyasını paylaşmaktan mutluluk duyar. Sevdikleri biri için kavga dahi edebilir. Yanlış bir arkadaş edindiklerinde ailesinin buna müdahale etmesinden hiç hoşlanmaz. Bu duruma tepki geliştirip kısa süreli aileden uzaklaşarak onları cezalandırmaya bile çalışabilir.
Genel anlamda uyumlu bir portre sergileseler de; zaman zaman öfke patlamaları, bağırma nöbetleri kapılarını çalar. Böyle zamanlarda düşünmeniz gereken iki şey vardır. Ya biriken negatif duygular bu yolla ortaya çıkıyordur ya da aranızdaki ilişkide (okulda, öğretmenle, arkadaşlarıyla da olabilir) yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Çocuğun içindeki öfkeyi dışarı atmasına izin verin.
Sakinleştirmeye çalışmayın. Fiziksel açından müdahale etmeyin. Siz sakince gözlemleyerek onu dinleyin. Neler anlattığına dikkat edin. Konuşması bittikten sonra biraz da yalnız bırakın onu. Ağlaması bitip sakinleştikten sonra ise konuşmayı ihmal etmeyin. Çocuk bir sorunu, şikayeti olduğu için böyle davrandığını ve ancak konuşarak çözüme kavuşturabileceğinizi hatırlayın.
5-6 yaş dönemindeki bir çocuk oturup kalkmasıyla, tercihleriyle, sohbetleriyle yetişkin formuna doğru ilerleme yolundadır. Bu sebeple ona bebek muamelesi, küçük çocuk muamelesi yapmamalısınız. Başkalarının yanında onu rencide etmemeli, sözünü kesmemeli, alay etmemeli, sesinizi yükseltmemeli, kıyas yapmamalı, başarısız olduğu alanları gündeme getirmemelisiniz.
Aksi halde; size karşı tepki, öfke geliştirebilir, duygusal anlamda sizi uzağına koyabilir. Anne-baba bu yanlış tutumuna devam ettiğinde ise; çocuk başkalarının yanında konuşmayı, var olmayı bırakır. Devamında da asosyallik ortaya çıkar.
Yetişkin gibi davranmaya çalışan 5-6 yaş çocuğu aynı zamanda kendini (Bir çok şeyi bilemediğini düşünerek) acemi gibi hisseder. Güven duygusuna, anne-babasından fiziksel ve duygusal güç almaya ihtiyaç hisseder. Hatta kendini güvende hissetmek için her şeyi kontrol etmeye çalışır.
Böyle zamanlarda ebeveynler çocuğa destek olmalı, dışarıdan almaya çalıştığı güven hissini çocuğuna vermelidir. Eğer çocuk her şeyi kontrol ederek kendini iyi hissediyorsa, bu konuda da anne-baba destek olmalıdır. Çocuk fiziksel ve duygusal olarak güçlendikçe kontrole olan ihtiyacı ortadan kalkar.
Çocuklar doğdukları andan itibaren ebeveynlerine aynalık yapar. Yani bizi bize yansıtır. Çocukların duygu ve davranışlarına bu gözle de bakmak her zaman iyi bir fikirdir.
Çocuk hırçın, üzgün, memnuniyetsiz ve mutsuzsa yetişkin kendine şu soruyu sormalıdır: “Hayatımın hangi alanlarında mutsuz, hırçın, üzgünüm?’. Ebeveyn kendi duygu dünyasına çeki düzen verdikçe ondan yansıyanı ona gösteren çocuk da pozitifleşir. Uyumlu bir ebeveyn aynı zamanda uyumlu bir çocuk ortaya çıkarır.
5-6 yaş erkek çocuğu psikolojisi ‘5-6 yaş çocuk psikolojisi genel özellikleri’nden çok da ayrı değildir. Sadece erkek çocuklar fizyolojik sebeplerle 5-6 yaş dönemini tetikleyici unsurlar olmaksızın zaman zaman öfkeli, hırçın ve aşırı hareketli geçirebilirler.
Çünkü çocuğun hormonları cinsiyet niteliğine bağlı olarak karakteristik anlamda bu dönemde yapılanmaya başlar. Çocuğun metabolizması ilk olarak testesteron hormonuyla buluşur. Bunun bir uzantısı olarak da erkek çocuklar kızlara kıyasla bazı dönemlerde/ya da sürekli sınırları zorlayıcı, öfkeli, aşırı hareketli, hırçın ve düzen karşıtı olabilirler.
Bu durum bazı uzmanlar tarafından ‘5 yaş sendromu’, ‘6 yaş sendromu’ olarak değerlendirilir. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken kısım; çocuğun fizyolojik tetikleyicilerle böyle davranmaya ihtiyaç hissettiğidir. Yani kontrol etmek çocuk için oldukça zorlayıcı olabilir. Çocuğun yaşadığı bu durum ‘sendrom’ olarak etiketlenerek başka sorunlara da istemeden kapı aralanabilir.
Ebeveynlerin bilmesi gereken; erkek çocuğun fizyolojik bir ihtiyacı sebebiyle bu kadar hareketli, sınırları zorlayıcı olduğudur. Üstelik vücut testesteron hormonuna uyum sağladığında çocuk sakinleyecektir.
5-6 yaş kız çocuğu psikolojisi ‘5-6 yaş çocuk psikolojisi genel özellikleri’nden çok da ayrı değildir. Kız çocuklarının da hormonel yapısında değişiklikler gerçekleşir. Östrojen hormonu salgılanmaya başlar. Kız çocukları süslenmek, etek giymek, annesi gibi davranmak, topuklu ayakkabı/terlik giymek, makyaj yapmak, bir kız olarak beğenilmek isterler.
Annesiyle ev gezmelerine gitmek, bulundukları ortamı incelemek, yetişkinlerin konuştuklarını dinleyip onlara sohbette eşlik etmek, tıpkı bir yetişkin gibi bacak bacak üstüne atıp kahve/çay içmekten çok hoşlanırlar. (Tabi çocuğa kendi gibi olabilmesi için alan açıldıysa) Çocuk bu ve benzer ortamlara girip kabul gördükçe kız kimliğiyle bütünleşir, cinsiyetinin altı çizilir.
Hormon sistemi ve dış etkenler bir çocuğun kimlik kazanmasına böylece yardım etmiş olur. Bu sebeple kız çocuklarının makyaj yapması, topuklu terlik giymesi, bir kadın gibi davranmaya çalışması, gelinlik giymesi, babasını kocasının yerine koyması, oje sürmek/kuaföre gitmek istemesi eleştirilmemelidir. Sadece ‘yerindelik prensibi’ çocuğa öğretilmelidir.
Her davranış ve görünüşün her ortamda doğru olmayacağı mantıklı açıklamalarla anlatılmalıdır. Kız çocuğu evinde özgür bırakılmalı, istediği gibi giyinmesine, makyaj yapmasına, dans etmesine, evcilik oynamasına izin verilmelidir. Çocuk taleplerinden dolayı aşağılanmamalı, kız kimliğini besleyecek görünüş ve davranışlarıyla dalga geçilmemelidir. Çocuk kendi kimliğiyle bütünleştikçe rahatlar, mutlu olur, gülüşü berraklaşır, bakışı sıcaklaşır…